19.3 C
New York kenti
Cumartesi, Temmuz 27, 2024

Hayalimdeki Ceket

Mutlaka Oku

Herkezin gençliğinde çok isteyip de alamadığı bir ceket vardır. Vitrinde bakıp bakıp iç geçirdiği, dolabındaki diğer kıyafetleriyle hayalinde eşleştirdiği bir ceket. Hani aylarca belki de yıl boyunca aklınızdan çıkmayan o ceket.

Alabilseniz, bir giyebilseniz üzerinize o arkadaş toplantısına giderken, bir görseniz aynada üzerinizde, sanki tüm hayatınız raya oturacak, her zamankinden daha hoş olacaksınız…

Öyle çok düşünürsünüz ki bazen dolapta olduğunu sanar, evin içerisinde aramaya başlarsınız. Hayal gerçek birbirine karışır, garip bir sahip olma hissidir o. Yok ama varmış gibi…

Artık böyle bir ceket kimsenin hayallerin süsleyemiyor sanırım. Küresel pazar, internetteki günlük indirimli satışlar ile, bir ürünün fiyatı %99 düşebiliyor. Biraz farklı şeylerden kısıp da, alamayacağınız bir ceket yok gibi.

Aksine, yüz binlercesi artık sizin olmayı hayal ediyor, sosyal paylaşım sitelerinden göz kırpıyor, vitrinde soru işaretli boş afişlerin ardında sizi bekliyor.

Ne alırsanız alın, içinizde bir his aynısını belki de iyisini daha ucuza başka bir yerden alabileceğinizi söylüyor.

Ödemeyi yaparken, yenilmenin, başka yerlere bakmamış olmanın suçluluğu, şimdiye kadar yaptığınız diğer suçluluklara ekleniyor ay sonu ekstrenizde.

Sonuçta, evet güzel ama hep daha iyisi daha ucuzu olan bir ceket alıyorsunuz.

Aynaya bakmaya kalmadan, yan vitrinde görüyorsunuz da bir başkasını, hele o ceketin içine bir de gömlek alacaksınız vay halinize.

Tüketim toplumu terimini duydukça, daha iyi anlıyorsunuz, mutluluk toplumundan ne kadar uzaklaştığınızı. Amaç çoktan o hayalinizdeki ceketi almaktan çıkmış, alırken bile yenisini başkasını düşünmeniz olmuştur.

Bir türlü, dolabın kapısı kapanmaz, eskiler yenilere yer açmak için hızlı bir trafikle yok olurken, siz hayal kuramamanın eksikliğini deneyimliyor olursunuz.

Günde kaç kere alış veriş yaptığınızı düşünürseniz, en az beş diyelim, günde beş kez bu gel giti yaşar olduk.

Zorunlu ihtiyaçlar, hayal etme ve ulaşma lüksünden geri kalmıyor aslında, sıcacık bir ekmek ya da sizi yarım saatte sapasağlam hissettirecek bir ilaç da aynı tüketim mantığı ile piyasada.

Olasılık maliyeti bugün hayatımızın en ortak noktası. Her kararın bir başka karara göre bir maliyeti var ve bizler gün geçtikçe bu maliyetleri bile hesaplayamaz olduk. İnternet üzerinden ya da parakende dükkanlardaki günlük saatlik indirimler, düşünmeye vakit bırakmadan sadece tüketime yönlendiriyor.

Bir çoğumuzun artık aylarca hayal edebileceği bir ceketi yok.

Daha da vahim olan, bu hayallerin var olabildiği zamanlarda, aklımızı dağıtmak için devirdiğimiz odalar, sandıklar dolusu kitap, artık onlar da yok. Eski matbaa kokusunu içinize çekerken, kalın ciltlerin zamanla ağrıttığı dirseklerinizin altında şimdi birer mekanik yastık ve okuması bir yana görmesi bile mümkün olmayan küçücük harfler var.

Kenarı bükülmüş onlarca kitabın içinden hangisine devam edeceğinize karar vermediğiniz o günler, geride kalmış. Her hafta yeni bölümü başlayana kadar tekrar tekrar izlediğiniz televizyon programları, biraz kafa dağıtmak için bakındığınız web siteleri ve günlük işlerinizin arasında, belki de yatmadan on dakika önce okuyabildiğiniz bir iki gıcır gıcır sayfa ile sınırlı okumak.

Bütün dikkatinizi toplayıp, bir koltuğa uzanıp, okumaya çalışsanız da, elinizin altında küçük makinalarınız var, zamanlı zamansız ki artık zaman sizin değil, çalan telefonlarınız, gelen sms mesajlarınız ve tabii ki, spam emailleriniz var.

90’lara dönüp, aklımda bir ceket hayali, elimde kalın bir Tolstoy iki büklüm okuduğum zamanları düşündüm de, hiç farketmemişim o yılların ne kadar güzel olduğunu. Okuyabilemenin, en çok da hangisini önce, bunu şimdi ise sonrakini ne zaman okuyacağım derken acı ile duyduğum vakitsizlik hissini, o ceketi zaman zaman dolabımda sanışımın, kısacık süren mutluluğunu özledim.

Siz özlemediniz mi?

Yazar

- Advertisement -

Daha Fazla

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisement -

Son Eklenenler